Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Türk ve Ermeni, asırlardan beri birlikte yaşayan iki millet, artık dostluklarına nihayet vereceklerdi. Osmanlı ordusunun bozukluğu iki millet arasında geniş bir uçurum açmıştı. Halk üzerinde zâlimâne ve gaddarâne bir nüfuz icra eden hükûmet Türkleri bîzar ettiği gibi Ermenilerde de hürriyet ve istihlâs arzuları uyandırmıştı. Bu arzuları en ziyade takviye eden Ermeni komiteleriydi. Komiteler, Ermenilerin saadetini bombadan ve kıtalden ziyade sulhen de temin edebilirlerdi; fakat onlar hırslarının tatmini için
“Antik dünyanın askeri tarihini Barry Strauss kadar derin ve canlı biçimde anlatan hiç kimse yok. Spartaküs üslubu kıvrak ve çok ilgi çekici bir kitap” Publishers Weekly “Uçsuz bucaksız bilgisi, meseleleri derinden kavrayışı ve hikâye anlatma kabiliyetiyle Barry Strauss, Roma’ya meydan okuyan Spartaküs ve liderlik ettiği isyanın bilinmezlerini anlayabilmemiz adına muazzam bir imkân sunuyor.” Adrian Goldsworthy, Roma Nasıl Çöktü? ve Augustus kitaplarının yazarı Sadece 74 adamla başlayan Spartaküs isyanı kısa
Tükendi
Marcus Cicero Roma Cumhuriyeti’nin en büyük hukukçusu, politikacısı ve hatibiydi. Keskin zekâsı, sivri dili ve hitabet ustalığı sayesinde güç takıntılı rakiplerin, ekonomik sıkıntıların, dış tehditlerin ve çekişip duran siyasi grupların yarattığı hengâmenin arasından sıyrılıp Roma devletinin en yüksek makamı olan konsüllüğe seçilebilmişti. Marcus Cicero aristokrat bir aileden gelmediği için bu başarısı elbette çok daha ilgi çekici bir hal alıyordu. Peki Cicero dişli rakiplerini geride bırakıp seçilebilmeyi
Tükendi
1241–1242 yılında Polonya’dan başlayıp Almanya hudutlarına uzanan, buradan da Avusturya’ya ilerleyip Macaristan’ın batı kesimlerine doğru sokularak Dalmaçya sahillerine inen hat âdeta bir yangın sınırıydı. Bu sınır, Moğol saldırısına uğrayan bölgelerle güvende kalan toprakları birbirinden ayırıyordu ayırmasına ancak korkunun bir hududu yoktu ve tedirginlik kıtanın neredeyse tamamında hüküm sürüyordu. Nitekim o karanlık günleri yansıtan Latince belgeler, sadece saldırıya uğrayan insanların değil, çok uzakta
Birinci Dünya Savaşı’nın bütün yıkıcılığıyla sürdüğü 1916’da Bulgar Genelkurmayı, ülkenin önde gelen bilim insanlarını saha araştırmaları yapmak üzere Makedonya’ya gönderdi. Bulgaristan’da Türkolojinin bilimsel temellerini atan ve uzun yıllar Sofya Üniversitesi’nde Türkçe dersleri okutan Dimitır Gacanov da Türkler, Arnavutlar ve Pomaklardan oluşan Makedonya Müslüman topluluğunu araştırmakla görevlendirildi. İki ay boyunca Makedonya topraklarını enine boyuna dolaşan bilim insanının demografik yapıyı gösteren
İnsanlık tarihi M.Ö. 3 binlerde aydınlanmaya başladığında dünyanın farklı bölgelerinde bazı toplulukların varlığından haberdar oluruz. Bunların Ön Asya'da Mısır'da Akdeniz etrafında, Hint ve Çin'de bulunduğu kabul edilir ve böyle yazılır. Aynı devirlerde Orta Asya'nın derinliklerinde de insanlar yaşıyordu. Nitekim komşuları Çinliler ilk efsanevi metinlerinde onlara yer veriyordu. Bu toplulukların uçsuz bucaksız bozkırlarda boy ya da boy grupları halinde yaşadıkları bildirilmektedir. Aradan yüzyıllar geç
Kızılelma, Osmanlı dünya hâkimiyeti düşüncesini ifade eder. Önce İstanbul, buranın fethinden sonra ise sırasıyla Belgrad ve Viyana'yı hedef alan bir idealdir. Kızılelma, başka bir açıdan ise Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkimiyet kurduğu bölgelerdeki idarî nizamını ve devletin vatandaşlarına muamelelerini de ifade eder. Bu kitapta Avrupa'nın önde gelen Osmanlı tarihçilerinden Prof. Dr. Pál Fodor, Osmanlı Kızılelması'nı ele alır. Okuyucu bu kitapta, usta bir tarihçinin Osmanlı fetih ideolojisinde Macarista
Prof. Dr. Haluk Dursun'un güncesinden gençlere seslendiği yazılarının derlendiği bu kitap, kendisinin hayat bilgisi dersleri niteliğindeki tavsiyelerini farklı hikayeler ve olaylar üzerinden bir araya getiriyor. Haluk Hoca bu kitapta bir ağabey kimliği ile, hayatın her alanında yararlanılabilecek önerilerini, eğlenceli ve kendine has üslubuyla paylaşıyor. "Kısacası gençler, sıradan ve sürüden olmayın. Başkaları sizi gütmesin, yönlendirmesin dolduruşa getirmesin. Siz onlara ehil iseler, adil iseler danışın a
Cadı Avı Çağı, 1350 ile 1780 yılları arasındaki dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde etkin olan cinnet hali, zamanla değişime uğramıştır. Çok sayıda kadın, cadı olduğu şüphesi ile yakalanmış ve onlara çeşitli işkenceler uygulanmıştır. Hatta bu şüpheliler yakalandıklarında uygulanan kısık ateş, erimiş kurşun, kaynar yağ, zift, balmumu ve sülfür karışımı işkencesi bile Hristiyanlara göre onların işlediği suçu tam olarak karşılayamıyordu. Hatta Barbara adlı bir kadının yargılandığı mahkemedeki sorgusunda yaklaş
Yakın tarihimizin önemli olaylarından biri olan 31 Mart Vakası, günümüze kadar devam eden birtakım siyasal, sosyal, dinî ve kültürel politikalara tarihsel kanıt vazifesi görmüştür. Necip Fazıl Kısakürek’in, “Dünyada gelmiş ve geçmiş isyan ve ihtilaller içinde en sefili ve en şen’i bile 31 Mart Vakası derecesinde iğrenç bir tertibe tenezzül etmemiştir. Allah’ın iradesiyle tam otuz üç sene bir ölüyü ensesinden tutup ayakta durdurmuş, İslâm-Türk tamamlığını yabancı ve kozmopolit tesirlere karşı muhafaz
Ahmed Cevdet Paşa, “Tarih ilmi çok lüzumlu ve pek faydalıdır. Tarih; halka geçmiş zamanın olaylarını, okumuşlara da hadiselerin sırlarını öğretir.” der. Doğrudur ancak bu pek doğru ve güzel söze rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun hatta cumhuriyet döneminin pek çok olayı henüz karanlıktadır ve günümüz tarih anlayışı bu söylemden maalesef çok uzaktadır. Karanlıkta kalan bu noktaları aydınlatmak ise tarihçilerimizin görevidir. Mustafa Müftüoğlu bu eserinde; tam bir tarihçi şuuru içinde ve ilmin ışığında “Cumhuri
Mustafa Müftüoğlu çok sık kullandığı “Yalan Söyleyen Tarih” tabiri dolayısıyla sıklıkla “Tarih yalan söyler mi?” sorusuna muhatap olur. Bu soruya vermiş olduğu cevap, bu kitabın yazılış amacını ve içeriğini en güzel şekilde ifade etmektedir. “Tarih yalan söyler mi? suali, haklı bir sual! Elbette, mevcut tarih usulüne göre bu şerefli ilmin yal an söylememesi gerekir. Ancak bizde nice zamandan beri, bazı tarihçil erce(!) usule/metoda -maalesef- itibar edilmemiş ve birtakım uydurma vesikalar, dostça meth veya
Türk tarihinin şifreleri hangi boylarda saklı? Türklerin kara kutusu Töles boylarının önemi ne? Türk ismiyle kurulan ilk devlet Göktürkler kimlerdir? Göktürk modeli, Türk yönetimlerine nasıl referans oldu? Bilge Kağan, Türk milletine ne vasiyet etti? Yazıtları nasıl okumak lazım? Türk ilinin yüreği Ötüken nasıl bir yer? Papa Roma’yı esirgemesi için Attila’ya nasıl yalvardı? Çin sarayını yanındaki yiğitlerle bastığı anlatılan Kürşad kimdir? Türk ordusunun kuruluşu neden Mete’ye dayandırılıyor
Dünya turuna hazır mısınız? Kahramanlarıyla, kötü karakterleriyle ve muhteşem haritalarıyla birbirinden olağanüstü on beş uygarlık. Detaylı, öğretici ve birbirinden renkli çizimlerle bezeli bu Tarih Atlası gizemli uygarlıkların kadim tarihine ışık tutuyor. Kendi çağlarına damga vuran imparatorlar, korsanlar, kâşifler, mucitler ve daha fazlası… Tüm uygarlıkların dünya tarihine yaptıkları katkıları keşfederken maceranın tadına varacaksınız.
Tükendi
Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel tarihinin ilk elli yılı hakkında yazılı kaynaklardan sahip olduğumuz bilgilere şahsi tanıklığı ile katkıda bulunabilecek kişilerin teker teker aramızdan ayrıldığı günümüzde, onların bu tanıklığını gelecek kuşaklar için kayıt altına almak her zamankinden acil bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla 35 ilde 282 kişiyle görüşülmüş, bu görüşmelerden elde edilen kayıtlar, olduğu gibi bu kitaba aktarılmış ve her
Tükendi
Özel Hayatın Tarihi’nin beş ciltlik araştırmasında “özel,” alanında uzman yazarlar tarafından kişi, beden ve mahremiyet kavramları odak noktası alınıp inceleniyor. Roma İmparatorluğundan günümüze, domus’lardan apartmanlara, hayatın evrimi mercek altına alınıyor. Bu kapsamlı dizinin ilk kitabında, Roma İmparatorluğunun zengin panoraması ardında yurttaşların ve kölelerin gündelik hayatını keşfedip erişkinlikten cinselliğe, evlilikten aileye uzanan özel ve kamusal alanların ayrımı gözler önüne seriliyor.
Özel Hayatın Tarihi’nin beş ciltlik araştırmasında “özel,” alanında uzman yazarlar tarafından kişi, beden ve mahremiyet kavramları odak noktası alınıp inceleniyor. Roma İmparatorluğundan günümüze, domus’lardan apartmanlara, hayatın evrimi mercek altına alınıyor. Bu kapsamlı dizinin ilk kitabında, Roma İmparatorluğunun zengin panoraması ardında yurttaşların ve kölelerin gündelik hayatını keşfedip erişkinlikten cinselliğe, evlilikten aileye uzanan özel ve kamusal alanların ayrımı gözler önüne seriliyor.
Özel Hayatın Tarihi’nin beş ciltlik araştırmasında “özel,” alanında uzman yazarlar tarafından kişi, beden ve mahremiyet kavramları odak noktası alınıp inceleniyor. Roma İmparatorluğundan günümüze, domus’lardan apartmanlara, hayatın evrimi mercek altına alınıyor. Bu kapsamlı dizinin ikinci kitabında, “Ortaçağda özel hayattan söz edilebilir mi?” sorusu cevaplanırken Batı Roma İmparatorluğunun çöküşü, 11-15. yüzyıl edebiyatı yanı sıra feodal Avrupa’da köylüler ile aristokratlar arasındaki ayrım gözler önüne se
Özel Hayatın Tarihi’nin beş ciltlik araştırmasında “özel,” alanında uzman yazarlar tarafından kişi, beden ve mahremiyet kavramları odak noktası alınıp inceleniyor. Roma İmparatorluğundan günümüze, domus’lardan apartmanlara, hayatın evrimi mercek altına alınıyor. Bu kapsamlı dizinin beşinci kitabında, iş hayatında ve şehirde, evde ve ailede, birey ve devlet temelinde bireysel kimlik ve onun gizemleri gözler önüne seriliyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1