Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“Bundan sonra aradaki buzu çözmeye, bu insanların birbirlerine karşı duydukları müthiş yabancılığı gidermeye imkân yoktu. İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”Sabahattin Ali, edebiyatında hayatın ta kendisini resmeden, kendi hayatı da eserlerinden geri kalmayacak denli çalkantılarla dolu, çağımızın en önemli edebiyatçılarında
Hayatından şu birkaç levhayı yazarken büyük bir ihtimalle biraz alaycı göründüm. Ne yapayım? Bu benim karakterim. Bunun için bana kızma sakın. Beni affet! Hem emin ol ki, amacım ne seni hor görmek ne de insanlara maskara etmek. Başarılı oldum mu? Bilmiyorum. Fakat okuyunca samimiyetimin derecesini herkesle beraber sen de anlayacaksın. Herkes seni –bizzat kendi kadar– tanır. Efruz'cuğum, bugün hiç kimse sana yabancı değildir; çünkü sen "hepimiz" olmasan bile "hepimizden bir parça"sın... Ömer Seyfettin'in il
Tükendi
Ahırın avlusunda oynarken, aşağıda, gümüş söğütlerin altında akan derenin hüzünlü şırıltısını işitirdik. Evimiz iç bahçenin büyük kestane ağaçları arasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul`a gitmişti. Benden bir yaş küçük olan kardeşim Hasan`la Dadaruh`un yanından hiç ayrılmıyorduk. Bu, babamın at bakıcısı, ihtiyar bir adamdı.
Değerli yazarımız Ahmet Rasim (1856-1932), Falaka adlı bu kitabında, çocukluk günleriyle, özellikle de okul günleriyle ilgili anılarını bir araya getirmiş. Ahmet Rasim´in güldürücü bir anlatımla kaleme aldığı bu öyküleri okuyunca, o günlerde çocuklarımıza ne yanlış, ne ilkel bir eğitim verildiğini görecek, üzüleceksiniz. Ahmet Rasim, bu anılarını, çocuklar için yazmamıştı. Akıcı bir dille yazılmış bu anıları, değerli araştırmacımız Atillâ Özkırımlı sizler için yalınlaştırdı. Böylece ortaya bugün de severe
Romancı, oyun yazarı İstanbul´da doğdu. Çanakkale Lisesinde okudu. yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra Bursa ve İstanbul Liselerinde edebiyat, felsefe, pedagoji öğretmenliği ve müdürlük görevlerinde bulundu. Milli Eğitim Müfettişliği, Paris Kültür Ateşeliği yaptı. UNESCO´da Türkiye´yi temsil etti. Romanları, hikayeleri, tiyatro eserlerinin yanı sıra çeşitli çevirileri de vardır.
Son elli yılda; özellikle Arap ve Fars kökenli kelimelerin ayıklanması ve yerlerine öztürkçelerinin kullanılması sonucu çok hızlı değişen dilimiz, kuşaklar arasındaki iletişimde bazı zorluklar doğurmuştur.
Muallim Naci, Ömer'in Çocukluğu'nda çocukluğun neşesini, hüznünü ve yalnızlığını, dönemin toplumsal yaşamının portresini kendi anılarıyla çizerek, naif bir dille anlatıyor.
Parasını yöneten, bütçesini hazırlayan küçük ekonomistler için... Finansal okuryazarlık, kişinin paranın kullanımı ve yönetimi hakkında bilgiyle değerlendirme yaparak etkili kararlar almasıdır. Parasını Yöneten Çocuklar, çocukluk yıllarından başlayarak yaşam boyu ihtiyaç duyacağımız finansal okur-yazarlığı edinmek için benzersiz bir kaynak kitap. Çocukların parayla doğru ilişki kurması, kendi finansal durumunu yönetebilme özgüveni ve becerisini kazanmasını hedefliyor. Finansal kavramları tanıtıcı ve finan
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü? İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak herkese yararlı olacak niteliktedir.
Sabahleyin erkenden ahıra koşuyorduk. En sevdiğimiz şey atlardı. Dadaruh'la beraber onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek ne doyulmaz bir zevkti! Hasan korkar, yalnız binemezdi. Dadaruh onu kendi önüne alırdı. Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, ahırı süpürmek, gübreleri kaldırmak... En eğlenceli bir oyundan ziyade bizim hoşumuza gidiyordu. Hele tımar... Bu en zevkli şeydi. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı tık tıkı tık... Destan ruhu taşıyan milli hikâyeleriyle meşhur Ö
Tükendi
Bihruz Bey, zengin bir devlet memurunun oğludur. Babasından yüklü miktarda bir miras kalmıştır. Annesiyle birlikte yaşayan Bihruz Bey, yetersiz bir eğitim görmüş, yarım yamalak Fransızca öğrenmiş züppe bir tiptir. O dönemin kibarlık gereğinden saydığı şık faytonuyla Çamlıcada gezerken gördüğü ve soylu bir aileye mensup olduğunu düşündüğü bir kadına âşık olur. Aslında soylu olmayan bu kadın, Bihruz Beyin aklını uzun süre meşgul eder. Kadınla ilgili gerçekleri öğrendiğinde küçük düşer. Bu olay çevresinde, o d
Tükendi
felatun Bey, Şekilsel Batılılaşmayı temsil eden ve kimlik bunalımındaki bir gençtir. Günlerini gezip eğlenmekle geçirir. Rakım efendi ise tam tersine, ağırbaşlı, çalışkan ve vaktini boşa harcamayan bilge bir doğuludur. Bu iki farklı karakter arasındaki gidip gelmelerde cereyan eder olaylar. Ama ne var ki Felatun Bey´in bu zevk alemi, tatlı hayat fazla uzun sürmeyecek, gerçeklerle yüzleşme vakti gelecektir
Tükendi
Batumdan gelen vapur, Tophanenin önüne yanaştığı zaman denizin üzerinde sabırsızlıkla bekleyen birkaç kişi sandallardan vapurun içine atlamışlardı. Bunlar esir tüccarlarıydı. Diğer esirlerle beraber tahminen dokuz yaşlarında küçük bir esir kız, Kafkasyadan İstanbula getirilmişti. Saçları ile kaşlarının arası biraz yakınca, ağzı gayet küçük, omuzlarına nispeten beli incecikti. Siyah gözlerindeki zeka parıltısı sonsuz bir tatlılık içeriyordu... İsmini Dilber koymuşlardı... Sergüzeşt macera, s
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1