Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-16 / Aktif Sayfa : 1
Efendi Hazretleri dünyevileşmenin vurduğu kalplere zühd, vera, isar bereketiyle dokundu. Allah (c.c.) ve Resul (s.a.v.) buyruğuyla kalpleri tezkiye etti. İslam’a karşı yürütülen çok cepheli saldırının tam karşısında durdu. Aksiyon adamıydı. Reaksiyona meyletmedi. Mücadele tarzını karşı tarafın stratejilerine ya da tuzaklarına göre değil, imanına göre belirledi. Küfür cephesi ne yaparsa yapsın O hep Müslümanca konuştu, Müslümanca yaşadı. Madden ve manen yıkılan milleti, İslam’a sarılarak ayağa kalkmaya çağır
İmam Gazâlî bu eser için şöyle söylemektedir; "Bu cahillerin nabzının ahmaklıkla attığını gördüğüm zaman eski filozofların görüşlerini reddetmek için Tehafütü'l-Felasife'yi yazmayı bir vazife bildim. Bununla onların ilahiyata dair akidelerinin tutarsız ve sözlerinin çelişik olduğunu açıklayarak reddetmek, akıllı insanlar için alay konusu olan görüşlerinin iç yüzünü ve felaketlerini ortaya koymaktır. Bunun avam arasından çeşitli akide ve görüşleriyle temayüz eden zeki kimselere ibret olmasını sağlamaktır."
İbn Hacer; ders okuduğu hocaları, eserleri, yetiştirdiği öğrencileri, ilişki ağları, medreselerdeki görevleri ile İslâm ilim geleneğinin öne çıkan isimlerinden biridir. Dönemin birçok medresesinde dersler veren İbn Hacer’in kayda değer bir sayıda öğrencisi olmuş, böylece ilim tarihindeki izleri çok daha kalıcı ve belirgin bir nitelik kazanmıştır. Yürüttüğü fetva ve kadılık görevleri de onun konumunun sağlamlaşmasına katkı sunmuştur. Bu sayede Memlükler dönemi ulemâ sınıfı içinde çok önemli bir statü
Sosyal hayatımızda hâkim olan iktisadın içinde yer alan “Rızık” konusunun pek çok faktörle ilişkisi bilinmektedir. İnananlar için şüphesiz bu faktörlerden en önemlisi dindir. Düşünce ve davranışlarıyla dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bir Müslüman, hayatını İslâm’ın iman, amel ve ahlâk alanlarında Yaratıcı Kudret’in kendisi için koyduğu helal-haram ölçüleri içerisinde devam ettirmek durumundadır. Zira İslâm’da kişinin kıymeti, her iki dünyadaki mutluluğu onun imanı, helal ve harama riayeti yani takvas
Hayatın anlamı nedir, neden var olmuşuz diye derinlikli ve dikkatlice düşünsek elbette Rabbimizi bulmak daha kolay olacaktır. Ancak bazen bunu anlamakta direniyoruz ya da başka sebepler yüzünden hakikati idrak edemiyoruz. Bu durumda da Rabbimiz bize, kendisini tanıtmak, bildirmek için içinde rahmetin, merhametin gizli olduğu acılar, sıkıntılar, musibetler gönderiyor. İşte bu sıkıntı ve dertler aslında bizim için bir dönüm noktasıdır. Farkına varabilirsek, varmak için çaba gösterirsek çektiğimiz bütün o acıl
Kur’an, aklını kullanan, özgür iradesiyle seçimler yaparak mevcudu daha iyiye götürmeyi amaçlayan; herkesin yaşam hakkına, mutluluğu arama çabasına saygılı olan, toplumda var olan farklı kesimlerin yaşam ideallerine, beklentilerine saygı duyan insanı var kılma amacındadır. Böyle bir dinamizme kavuşturduktan sonra Allah insanı mevcut dünyayı ıslah etmeye davet eder. Bu ıslah, her şeyden önce yanlış algıların ıslahıyla başlamalıdır. Bağrında cennet potansiyelleri taşıyan yeryüzünü ‘seküler’ ilan ederek tahkir
Tanrı ve insan ilişkisinin en sorunlu tarafı herhâlde beşer dindarlığının korunmasız hâli olan şirk olgusudur diyebiliriz. Vahye ilgisiz hatta gönülsüz duran bu olgunun insanlık tarihi boyunca hemen her dindarlığın merkezinde yer almış olması, verilen hükmü açıklıkla desteklemektedir. Aynı şekilde, şirk olgusunun farklı ancak tanıdık bir dindarlık süreci olduğunu asla ve kata unutmamak lazımdır. Buna göre kendisini konuşlandıran insanlığın Yüce Tanrı algısından uzaklaşmadan O’nun değişmez nitelikleri konusu
Tevhidin kurumsal rekabet içinde olduğu şirk olgusunun özellikle de ekonomik endişeler üzerinden kendisine nasıl bir yol çizdiği sorunu, çalışmanın bel kemiğini oluşturmaktadır. Hemen bunun akabinde ise şirk eğiliminin öteden beri çizmiş olduğu yolun da tevhidi buharlaştırdığı hususunun ele alınmış olduğu bu çalışma, temelde bir tespit, betimleme ve dahi kıyaslama iradesi üzerinde ilerleyecektir. Bahsedilen durum şirk olgusunun diğer yönleriyle birlikte irdelendiğinde her iki sistemin de hakikat kodlama gib
Allah’a davet, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırma vecibesi kapsamındadır. “Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız ve Allah’a iman edersiniz.” ayetinde, iyiliği emretmenin ve kötülükten sakındırmanın imandan önce ifade edilmesi anlamsız değildir. Aslında ayet bizlere şu mesajı vermek istemektedir: İman, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak yani davet sayesinde elde edilir. Bu vecibe Müslümanlar tarafından yerine getirilmediğ
Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri olmasına rağmen, en kolay harcadığımız nimet hiç şüphesiz ki zamandır. Bu eser, kum saati misali her gün eksilmeye yüz tutan hayatımızı en iyi şekilde verimli kılmanın yolunu aydınlatan bir meşale gibidir. Bunu yaparken de hayatlarını en güzel şekilde değerlendirmiş ve bizlere yüklü bir miras bırakmış İslam âlimlerinin hayatlarından ve sözlerinden bir demet sunmaktadır. Mazimizdeki güzellikleri ortaya koyan bu çalışma, vakitlerini dolu dolu geçirme hususunda herkesi
Literatürümüzde Hz. Peygamberimizin umumî hayatını anlatan pek çok kitap bulunmakla birlikte, nebevî harekât safhasına eğilen eserler göze çarpmamaktadır. Oysa çağlar boyu mümin fertler bir yana, gizli örgütlenme sürecinden siyasî cihat ve soğuk savaşa Nebi Zişân Efendimizin ortaya koyduğu örneklik, İslamî hareketler için de yegâne model konumundadır. Elinizdeki kitap, Seyyid Kutub'un Meâlim fi't-tarîk ve Fî zılâli'l-Kur'ân eserleriyle açtığı çığırda, Rabbânî davetin özellik ve aşamalarını siyer-i nebî
Hz. Peygamber'in vefatından sonra râşid halifeler arasında yaşanan hadise-lerle ilgili olarak nakledilen bazı rivayetler ve bu rivayetlere dayanarak ileri sürülen bir kısım görüş ve iddialar, günümüz Müslümanları arasında çeşitli fikri ve siyasi ayrılıklara neden olmakta ve bazı meselelerin istismar edilmesine kapı aralamaktadır. Bu durum, ilk dönem islam tarihine damgasını vuran râşid halifelerin arasında yaşanan hadiselerle ilgili rivayetleri ele almayı, incelemeyi, değerlendirmeyi ve mezkeır halifelerin
Hz. Peygamber'in vefatından sonra râşid halifeler arasında yaşanan hadise-lerle ilgili olarak nakledilen bazı rivayetler ve bu rivayetlere dayanarak ileri sürülen bir kısım görüş ve iddialar, günümüz Müslümanları arasında çeşitli fikri ve siyasi ayrılıklara neden olmakta ve bazı meselelerin istismar edilmesine kapı aralamaktadır. Bu durum, ilk dönem islam tarihine damgasını vuran râşid halifelerin arasında yaşanan hadiselerle ilgili rivayetleri ele almayı, incelemeyi, değerlendirmeyi ve mezkeır halifelerin
"Ben kendimi bir tek amaç için vakfettim. O da: Yaşamımla insanları İslam'a davet etmektir." diyen Hasan el- Bennâ, Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığı, İslam coğrafyasının büyük işgaller ve katliamlarla karşı karşıya kaldığı, Müslümanların emperyalist kültürün saldırılarına karşı teyakkuz halini kaybettiği bir dönemde "Hedefimiz, yeniden Müslüman ferdi, Müslüman aileyi, Müslüman toplumu, Müslüman devleti ve Müslüman ümmeti oluşturmaktır." diyerek her alanda İslamileşme hedefiyle yola çıkmış izzetli bir öncü
Tükendi
Artık yakından biliniyor ki, Yüce Allah’a yakınlaşma adına O’nun gönderdiği elçiler ve onların peşinden gelen iyi insanların yolunu takip etmekle işe başlayan bu süreç, zamanla o kişileri işin merkezine yerleştirmekle kalmamış, zaman içinde insanın pek çok isteğini de din diye sunmaya başlamasına neden olmuştur. İşbu nedenledir ki, yola çıkılan değer ile yolda bulunan değerin uyuşmazlığı olan şirkin, zaman içinde tevhidin en büyük çeldiricisi olduğunu görmek şaşırtıcı gelmemelidir.
İslam inanç esaslarının temelini teşkil eden ilâhiyât bahsi, kelâm ilminin en önemli ve kapsamlı konularındandır. Sahâbe döneminin sonlarından itibaren Allah’ın varlığının ve birliğinin delilleri, zâtı ve sıfatları başta olmak üzere ulûhiyet meseleleriyle ilgili tartışmalar ve mühim düşünce ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır. İslam inanç esasları alanında özgün düşünceler serdeden yetkin ilim adamlarından biri, aynı zamanda Mâtürîdiyye mezhebinin kurucusu olan Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’dir. Mâtürîdî, Ehl-i
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-16 / Aktif Sayfa : 1