Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
Beck, yol arkadaşı Peter ve ailesi, yaz tatili için Endonezya'dalar. Pasifik Ateş Çemberi'nin üstünde bulunan, Karatau Yanardağı'nın bulunduğu bu yer, üç tane yanardağın sıralandığı, tropikal bir orman! Beck ve Peter, ormanın içindelerken beklenmedik bir şey olur ve yanardağ patlar! Ormanda yaşayan timsah ve kapların olası saldırıları ve bataklıklar ise bu bölge için büyük bir tehdit! Kahramanlarımız hayatta kalabilecekler mi?
Kör Baykuş, uyku ve uyanıklık halinde geçen iki bölümden oluşmaktadır. Ancak rüyanın gerçekten ayırt edilmesi ne kadar zorsa, gerçek de gerçek olamayacak kadar ilginçtir. Ölümün peşinden ayrılmayan, epey ince fikirli bir yazardır Sâdık Hidayet; yirminci yüzyıl İran edebiyatına yön veren isimdir. Kör Baykuş'ta kurguladığı anlatıcı, hayalle gerçek arasında, dünle bugün arasında gidip gelir; hayat ve gerçekler karşısında yenik düşen insanın hikâyesini bugüne nakleder. Birinci şahsın ağzından anlatılan hikâye,
Garaudy, bu eserinde okuruna şöyle sesleniyor: Sosyalizmin iflas ettiği, kapitalizmin de çöktüğü bu yüzyılımızda, insanlığı uçuruma yuvarlanmaktan kurtaracak tek çare, ilk insandan günümüze kadar gelen tek ve yegâne temel ilâhî din olan İslâm'ı yeniden şahlandırmaktır. İslâm, doğuşunun hemen ardından, bir yüzyıl içinde Pirenelerden Himalayalara kadar şimşek hızıyla yayıldı. Çünkü o ilk dönemde İslâm, karşılaştığı bütün halklara kucak açmış, bütün kültürleri bağrına basmış ve insanlar arasında adaleti tam an
Hikâyeler, karakterimizden kültürel kimliğimize kim olduğumuzu şekillendirirken yaşamın her alanına da sirayet ediyor: Siyaset, inanç, hukuk sistemi, iletişim, sanat... Uyuduğumuzda bile bir hikâyeyle rüya görüyoruz. Hikâye anlatımı, bizi insan yapan şeyin önemli bir parçası. Hikâye Anlatıcılığının Bilimi, Joseph Campbell'ın mitoloji ve arketip hakkındaki teorilerinden ‘bir best seller nasıl yaratılır'ın şifrelerine kadar iyi bir hikâyeyi nelerin oluşturduğunu anlamak için gereken birçok detaya odaklanıyor
Bu kitap, Osmanlıdan Cumhuriyet'e yaşayan bir kültür abidesi olarak intikal eden ibnülemin Mahmud Kemal inal'ın hayatının tüm safhalarını, kültür dünyamızdaki değerini ve yerini onu tanıyanların gözünden ortaya koymaktadır.
Bu kitap, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında Osmanlı hanedanının kadın üyelerinden biri olan Nazime Sultan'ın hayatı ve yazdıkları çerçevesinde: dönemi, hanedan üyeleri arasındaki ilişkileri ve onların gündelik yaşamlarını, hanedan üyelerinin toplumsal olaylara bakışını ve toplumla ilişkilerini ortaya koyarken ilk defa gün yüzüne çıkarılan belgelerden yararlanmaktadır. Bu kitap, günümüz insanının zihnindeki 'hanedan üyesi kadın imajını" ters yüz edecektir.
İnsanı ve toplumu kültür ortamından, tarihsel varoluşundan bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Tarihçinin rolü geçmişle övünmek, böbürlenmek veya geçmişte yaşamak değil günü anlamak ve toplumların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlamak için tarihsel bilgiyi toplumun hizmetine sunmaktır. Tarihçi düşünce ürünü eserler ortaya çıkarmakla entelektüel iş üretir. Tarihçi güncel sorunları çözmek için bilgi üretmez, ama ürettiği bilgi sorunların kaynağının anlaşılmasını sağlar. Taha Niyazi Karaca, kalem
20 yüzyılın ortalarında insanlık, II. Dünya Savaşı denen altı yıl sürmüş bir kâbustan kurtulmuştu. Ancak gökyüzünde karanlık bulutlar dolaşmaya devam ediyordu. Bu kez dünya farklı bir kavramla tanıştı: Soğuk Savaş. "Baltıklardan Adriyatik"e uzanan "Demir Perde" ile ayrılan dünya, kırk beş yıl boyunca topyekûn yok olma tehdidinin altında yaşadı. Bu kırk beş yılda insanlık; Sovyet gulaglarında milyonlarla ifade edilen sayıda canını yitirdi, Amerikan McCarthyciliği döneminde cadı avına maruz kaldı, 38 Paralel
Bilgi çağını bilgelik çağına dönüştürürken yol göstericimiz Mevlana olacaktır. Çünkü o ruhsal yapımızdaki şifrelere dokunuyor, bizde var olan duyarlılığı harekete geçiriyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan İnsanlık Mevlanayı yeniden keşfediyor. Çünkü onun öğretisi yaşadığı zamana hapsedilemeyecek kadar evrensel. Çünkü hepimizin ondan öğreneceği çok şey var. Prof. Dr. Nevzat Tarhan buradan bakarak, Mesnevinin çağları aşan bilgeliğinin ruha nasıl şifa olabileceğini anlatıyor. Tarhan, Mesnevi Terapide Mevlanayı gün
Gönül Yarası yazarın değişik bir romanı, çilelerin yoğurup pişirdiği insanlarımızın eşyaya rahmet dolu bakışları... Ve bu bakışla yetişen nesillerin ümit yüklü mesajları... Zevkle okuyacağınız bir eser, gönül yarasının bir nesil sonrasında müjdeye dönüşmesinin destansı hikayesidir.-
Tükendi
Usta yazar Meşa Selimoviç'ten otuz değişik dile çevrilmiş, önemli edebiyat ödüllerine layık görülmüş bir başyapıt... Boşnak yazar Selimoviç'in1967'de yayımlanan Derviş ve Ölüm adlı romanı, değişik dönemlerde birçok eleştirmenin inceleme konusu edindiği, ayrıca geçtiğimiz yıllarda bir Türk-İtalyan ortak yapımı ile sinemaya da aktarılmış olup otuz değişik dile çevrilmiş ve birçok önemli edebiyat ödülüne layık görülmüştü. Kitap, Meb'in tavsiye ettiği 100 Temel Eser listesinde de yer alıyor. Meşa Selimoviç, D
Birçok anne-baba çocuklarını kötü niyetli kişilerden korumak için "tanımadığın biri sana şeker verirse oradan kaç" gibi tavsiyelerde bulunur. Bir kısım anne-baba da çocuklarının iyiliği için üzerlerinde baskı kurup korkutmak, onları tehdit edip sindirmek zorunda olduklarına inanır. Çocuğu korkutarak ve ürküterek mahremiyet bilinci kazandırmaya çalışmak, onu sosyal yaşamda korunaksız kılar. Böylesi çocuklar hayata karşı güvensiz, başkalarına karşı şüpheci, dost ve arkadaş edinmede yeteneksizdirler? Halbuk
BAŞINDAN SONUNA DEVLET-İ ALİYYE TARİHİ Bazı devletler tarih sahnesinden çekilmiş görünür ama izleri ve tesirleri, hatta ruhu kolay kolay silinmez. Zaten tarihin vazifesi de insanlığın ölümsüz romanını ortaya sermektir. İşte etkisi ve ruhu halen devam eden ender tarihi varlıklardan biri de Osmanlı İmparatorluğu ve onun ruhudur. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil KAYI/ Bir İmparatorluk Tarihi setinde Söğüt'te kurulan devletin adım adım bir cihan imparatorluğuna dönüşümünü, zirve noktasında yaşamaya başladığı sorunla
Besim F. Dellaloğlu, yeni kitabı Poetik ve Politik'te okuru ‘uzun bir devrim'e davet edip zihinsel bir yolculuğa çıkarıyor. Ünlü sosyolog, İstanbul-Sakarya-Lizbon- Strasbourg hattında şekillenen ‘kültürel çalışmalar ansiklopedisi'nde, kavramlar üzerine arkeolojik kazılar yapıyor ve bu kazılardan günümüz Türkiye'sine dair önemli sonuçlar çıkarıyor. "Avrupa tecrübesinde Müfredat, Maarif'ten önce oluşmuştur. Bu aynı zamanda şu anlama gelir: Batı'da Müfredat, ulus-devletten öncedir. [...] Rönesans'tan beri geli
Önce Ortadoğu'da egemenlik kurdular, sonra Anadolu'ya yöneldiler. Malazgirt Zaferi'nin ardından Anadolu'nun kapılarını Türklere açtılar. Bir yanda köklü bir imparatorluk olan Bizanslılarla mücadele ettiler, sonra bölgeyi yangın yerine çeviren Moğolların istilalarına maruz kaldılar. Kısa sürede Avrupa'nın da dikkatini çektiler, saldıkları korku ve "Tanrı'dan tamamıyla yüz çevirmiş lanetli bir" kavim olup, "doğudaki Hıristiyan topraklarını istila ederek kılıçla, çapulla ve ateşle soylarını" kuruttukları gerek
Her anlamda Osmanlı Devleti'nin temellerinin atıldığı bir dönemin hükümranları olan Selçuklular, tarihin hangi sahnesinde kalmıştır? En az Osmanlılar kadar bu coğrafyada yaşayan Türklerin atası olup, Türklerin İslâmlaşma sürecini yönettiklerinden dolayı özellikle Müslüman Türk kimliğinin başlangıç noktasında yer alan Selçuklular hakkında neden yeterli bilgi ve bilince sahip değiliz? Osmanlılardan önce Aral Gölü kıyılarından çıkıp da kısa süre içerisinde bütün Ortadoğu'yu egemenlikleri altına almayı başaran
Sular Durulursa, Ahmed Günbay Yıldız`ın 13. romanıdır. Yazarın ilk romanı olan yanık buğdaylar, 1975 yılında yayınlanmıştı. O günden bu yana geçen 19 sene içinde Ahmed Günbay ismi okuyucuları arasında adeta bir efsane oldu. 15 kitabın 19 sene içinde toplam 160 baskı yapmasının sebebi, okuyucunun büyük ilgi ve teveccühüdür. Ülkemizde böyle sevilen romancı sayısı fazla değildir. `` Sular durulursa`` ile yazar, okuyucularının karşısına yepyeni bir konu ile çıkarken, heyecan fırtınasını da beraberinde getirmekt
Kısa Dünya Tarihi ile başlayan KISA TARİH serisi Kısa Ortadoğu Tarihi ile devam ediyor... İlk insan, ilk tohum, ilk şehir, ilk din, ilk savaş, ilk imparatorluk... Sümerler, Akadlar, Persler, Mısırlılar, Romalılar... Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar... Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Bağdat, Kahire... Türkler, İranlılar, Araplar, İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Amerikalılar... Sünniler, Şiiler, Haşhaşiler, Maruniler, Batıniler, Hariciler, Yezidiler, Aleviler... Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail, Napolyon, Sult
Güneş kırmızı bir tepsi gibi ufkun üzerinde dururken, bulutlar renkli bir aleme bürünmüş; çöl susuzluğun remzi, kum tepelerinin her biri uyuyan bir dev... Gökler ve çöller alabildiğine uzanırken bir adam yolları adımlıyordu, bu Musa´ydı. Anladı ki bu ayaklar, bu vücudu çekmeyecek... Ekmek torbasını yastık yaptı, kumların üzerine uzandı, bulutlar gitmiş, yıldızlar parlıyordu. "Gökleri silip süpüren kim?" Yıldızlar kayıyordu, birilerini taşlarcasına... Uyudu, uyandı, yine yıldızlar, yine çöl... "Ölmediği
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9